28 Aralık 2015 Pazartesi

O Şarkılar Eşliğinde Klip Olur Hayat….


                Mimarlık; bir hayalin peşinden gitmektir. Mimarlık öğrencisi, dünyayı değiştirecek gücü olduğunu düşünür. Mezun olup, kocaman tasarımlardaki imzasını hayal ederek sabahlara kadar çalışır, günlerce uykusuz kalır. En derin motivasyonudur, hayal ettiği yapıyı yaşayan insanlar…

Böylece başlar serüven.

Uzun saatler devam eden dersler, vizeler, finaller, proje teslimleri, 3 boyutlu ve bol görselli sunumlar, proje tashihleri, jüriler, yarışmalar, hayatına yeni girmiş mimari terimler…


Bunlarla birlikte T cetveli ve kardeş cetvelleri, çizim masası, asetat, eskiz, aydınger, vb. her çeşit ve gramajda kağıt, ozalitçiler, ploter çeşitleri, toner, kartuş,  birçok çizim programı, maket malzemeleri, yapıştırıcılar, kıl testere, boya kalemleri ve bütün bunların bir öğrencinin başa çıkması zor maliyetleri…


Mimarlık öğrencisi kahveyle de hızlıca tanışır. Kahve ile yapılabilecek her türlü karışıma (ki bazılarının tadı gerçekten iğrençtir) haiz olur. Uykusu gelmesin diye kırk takla atar. En sık muhabbettir kimin en çok ne kadar uykusuz kalabildiği ve maksimum ne kadar uyuyabildiği. Hatta uyanıkken sayıklar mimarlık öğrencisi.  Bir süre sonra kopan filmle başlar anlamı olmayan şen kahkahalar, derin muhabbetler, ağlamalar… En iyi dostlukların yeridir mimarlık fakülteleri. En çok dayanışmanın ve en içten yardımlaşmanın olduğu yerdir.

Sürekli dinlenen radyolarda, gece kullanılan çalma listelerindeki parçaların sırası bile ezberlenir, bütün şarkıların sözleri hatim edilir istemsiz. O şarkılar eşliğinde klip gibi olur hayat.
nota


Mimarlık öğrencisi; duygusallığı, empatiyi, çılgınlığı, ütopyayı, sevgiyi, aşkı, iyi dans edebilmeyi, dinlenebilecek kadar iyi şarkı söylemeyi, kendini ifade edebilmeyi, kalabalık karşısında konuşmayı  yani bir sürü duygu ve becerinin sınırlarını zorlamayı da iyi öğrenir.

Okulunun ilk yılında ne ve nerede olduğunu çok da kavrayamaz. İkinci yıl büyük hedeflerin temelleri atılır ve artık alışılmıştır herşeye. Ücüncü yılında; mezun olur olmaz, güzel kıyafetlerle gideceği, iyi bir bir maaşla “marka bir firmada”çalışıp, plaza insanı olacağından emindir.

Okulun son yılında; buradayım der panik ve korkular. Ya beklediğim gibi olmazsa, ya iş bulamazsam, ya hedeflediğim projelerde çalışamazsam, ya tercih etme şansım olmazsa, ya ailemin bana verdiği harçlıktan fazlasını kazanamazsam…

Vee…


O gün gelir. İçine iki insanın daha sığacağı boyutta bir cübbe ve dünya güzeline dahi yakışmayan kep, fırlatma anının heyecanıyla takılır. Hatta bu kep atma, öylesine bir olaydır ki, provaları yapılır defalarca ayna karşısında. O gün ne giyileceği de inanılmaz önemlidir. İçinde insanın kaybolduğu cübbeden sanki görünecekmiş gibi
.
mimar şirinTören başlar. Konuşmacılar konuşmalarını yapar. Heyecan, gurur ve mutluluk inanılmazdır o sırada beklerken.  İsimler okunurken sabırsızlık başlar ve nihayet diploma olması hayal edilen, kırmızı kurdeleli ifadesel kağıt alınır. İşte o andan sonra hep birlikte coşkuyla ve inançla kepler atılır.


Artık balo zamanı. Günler öncesinden belki de onlarca kıyafet denenerek özenle seçilmiş, buruşmasın diye asılacak yere bir türlü karar verilememiş, o güne kadar tekrar tekrar kontrol edilip, yakın arkadaşların görüşleri alınan kıyafet giyilir ve eğlence başlar. Deliler gibi eğlenilir, dans edilir ve fotoğraflar çekilir…

Ertesi gün…
 “mimar” olarak uyanılacaktır ve artık hayalleri gerçekleştirecek rotanın çizilme zamanıdır…

Umarım beklediğin gibi olur hayatın genç meslektaşım. Umarım hayallerini kıramaz kimseler. Mesleğine ve kendine inancın, yolun olur.

Çünkü;

Mimarlık, heyecanını kaybetmeme işidir. Bir var etme meselesidir.

Mimar, inovasyonun kendisidir.


Sevgiler,
Architectomat